BASINA VE KAMUOYUNA

                  Türkiye Cumhuriyeti Yargıtay Başkanlığı 06.11.2018 tarihinde “Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi ve Taslak Uygulama Tedbirleri” başlıklı Bildirge yayınlamıştır. 24 sahifelik bu Bildirge; 15 ilkeden oluşan “İstanbul Bildirgesi” ve bu 15 ilkenin etkin bir biçimde uygulanmasını sağlamak amacıyla tasarlanmış “Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi Taslak Uygulama Tedbirleri” adlı iki ayrı metinden oluşmaktadır.Ancak bu bildirge ve sonrasında Yargıtay tarafından yapılan basın açıklamasında mesleğimize karşı sergilenen tutumu kesinlikle kabul etmiyoruz.

             Avukatlara karşı yargısal etik kurallarına aykırı şekilde yargıç, savcı, üst derece mahkemeleri ve devlet yetkilileri tarafından avukatlığın, hukukçuluğun onur ve şerefi ile bağdaşmayan tavır ve davranışların artarak yaygınlaştığı görülmektedir.

          Son olarak Yargıtay Başkanlığı tarafından yayınlanan Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi ve Taslak Uygulama Tedbirleri metninin “İlke 3” başlıklı bölümünde, “Mahkemeler avukatlık yetkisi olmayan uygun kişilerin mahkeme nezdinde tarafları temsil etmesine izin verebilir.” Cümlesi yer almaktadır.

            “Avukatlık yetkisi olmayan uygun kişi” den kasıt nedir? Bu, kabul eden her hastanın ameliyatına, alanında eğitim almamış, doktor olmayan kişilerin girmesi” ile eş değer değil midir?

             Yine aynı metnin “İlke 14” başlıklı bölümünde “Yargı mensubu olmayan kişilerin (avukatlar, akademisyenler ve toplum temsilcileri)” ibaresi yer almaktadır. Metinde geçen bu ibareler açıkça Avukatlık Kanuna aykırıdır.

            1136 Sayılı Avukatlık Kanunun birinci maddesinde “Avukatlar, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.” Denilmektedir.

             Tarih boyunca her dönem avukatlık mesleğine yapılan tüm saldırıların tek sebebi, yurttaşların tek güvencesi olan “SAVUNMAYI” ortadan kaldırma, sindirme çabasıdır.

               Yaşananlar gerek yurttaş gerekse de avukatlar için yorucu ve Hukuk Devleti için de yıpratıcıdır. Yaşananlardan tüm yargı camiası, bu saygın camianın tüm mensupları ve yurttaşlar zarar görmektedir.

                Hukuka ve hukukçulara karşı bu denli olumsuz ve yıpratıcı tutumları anlamakta zorluk çekmekteyiz. Yargıda savunmanın temsilcisi olan avukatlara yönelik bu tür saldırılara bir an önce son verilmesi gerekmektedir.

               Yurttaşlar da bilmelidir ki savunmanın yargı içindeki etkinliğini azaltmaya yönelik her girişim, savunma hakkına yönelik her kısıtlama ve avukat haklarına yönelik her ihlal doğrudan doğruya kendilerinin adil yargılanma hakkını tehdit etmektedir. Çünkü avukatın sistemden dışlandığı, hak arama özgürlüğünün sesinin kısıldığı bir düzende, yurttaşlar da en temel hak ve özgürlüklerden mahrum kaldıkları gibi adalete de ulaşamazlar.

                 Temsilcisi olduğumuz savunma makamı, her ne kadar bağımsız olması nedeni ile sürekli bu ve benzeri saldırılara maruz kalsa da ilgili ve yetkili kişileri bağımsız olduğumuzu ve bunun değişmeyeceğini kabullenmeye davet ediyoruz.

                                                                                                                                                                               Saygılarımızla                                                                                                                                                                                                                                                       Adıyaman Baro Başkanlığı