TARİHÇE

 

Kurucu Başkan Av.Celal Kızılkaya’nın Ağzından

Adıyaman Barosunun Tarihçesi

          Yıl 1963.  Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olur olmaz, idealim olan Avukatlık mesleği için, tabiri caiz ise koşarak memleketim Adıyaman'a geldim. Bölge barosu Malatya idi. Zorunlu olarak başvuruyu Malatya barosuna yaptım ve gelip Adıyaman adliyesinde staja başladım. Ancak, benden  önce sadece rahmetli Sırrı Turanlı staj yapmış ama, adliyede evraklarını bulmak mümkün olmadı. Mevzuatı inceleyerek çevre illerden sorarak, yani el yordamı ve güçlüklerle işlemleri tamamladık. Sınıf ve yurtta oda arkadaşım Nevzat Tankut da hakimlik stajına başladı. Büyük bir şevkle adliyeye gittiğimizde, Avukatlar için dahi bir oda veya  oturacak yer yoktu. Eski hükümet binasının giriş katında, tıkış tıkış bir adliye Avukat olarak, Süleyman Arif Emre, İdris Albayrak, Yusuf  Ziya Yılmaz,  A. Şeref Bilgiç ve Yalçın Nakipoğlu  rahmetli meslektaşlarımız vardı. Ancak, savunma piyasası, Süleyman Hanbay, Hasan Sayın ve Haydar Dilek'in babası Abdurrahman Namık Dilek (Nam-ı diğeri  Abo Paşa)’in elinde idi. Kahta, Gölbaşı, Çelikhan İlçeleri keza dava vekillerine teslimdi. Besni’de, Mehmet Emre, Mehmet Özbay ve Hüseyin Baykara abilerimiz savuma hizmeti veriyordu. Hasılı, durum hiç iç açıcı değildi. Stajı dondurup askerliği aradan çıkardım.   

                  Askerlik dönüşü stajı bitirip ruhsatı aldım ama dava vekillerinden artan dava olmuyordu. Malatya Barosu üvey evlat muamelesi yapıyordu. Meslektaşlarıma, kendi baromuzu kuralım önerilerim tebessümlerle geçiştiriliyordu. Bir genç ve idealist avukat olarak bunu hazmedemedim. Mevzuatı elden geçirdim, meslektaşlarımı ikna ettim ve kuruluş çalışmalarına başladım.  Tabi, bu süre zarfında Hasan Taşar, Rıdvan Yıldırım, Besni’de Şükrü Çil mesleğe başlamışlardı. Sonuçta prosedürü tamamlayıp Bakanlığa gerekli başvuruyu yaptım. Kuruluşumuz onandı ve kurucu Başkan olarak faaliyete başladım.

                   İlk iş olarak, Malatya Barosundan dosyalarımızı gidip teslim aldım. Direnç ve ısrarlarını kaale almadım. Gaziantep'e gidip mühür kaşe yaptırdım. Gerekli malzemeleri aldım. Döner dönmez Baro levhasını yazıp, elden ve imza karşılığı bir üst yazı ile Adalet Komisyonu başkanına ve Cumhuriyet  Başsavcılığına bizzat teslim ettim.

                   Üst Yazıda; Adıyaman Barosunun kurulduğunu, Baro levhamızın ilişikte bulunduğunu, bundan böyle, dava vekillerinin vekalet görevi yapamayacaklarını ve keyfiyetin İlçe adliyelerine bildirilmesini istedim. Ertesi gün, kucak dolusu dosyalarla adliyelere giden dava vekilleri kapılardan geri çevrildi. Halk deyimiyle kıyametler koptu. Bana yönelik tehditler savruldu. Çatık kaşlarla karşılık verdim. Ellerindeki yüzlerce dava dosyası, ben hariç diğer arkadaşlarıma dağıldı. Bana yönelik, ekmeğimizle oynuyorsun salvoları devam etti ama tınmadım ve bunca sene okuduk bu ruhsata sahip olduk, aslında ekmeğimizi elimizden almaya çalışan sizlersiniz cevabını aldılar.

Ancak; seneler sonra o dava vekillerinin birçoğuna ben mahkemelerde vekillik yaptım. Protokolde, dernekler arasında yer verilen Baromuzun yerinin Cumhuriyet Savcısının yanı olduğunu kabul ettirdik. Yapılan adliye binasında, baromuza tahsis edilen alt katta WC yanındaki odayı kabul etmedik, kendi imzamla Cumhuriyet Savcısını şikayet ettim. Tüm  avukatlar cüppeli olarak salonda bağdaş kurup oturduk. Savcı yer değiştirme cezası aldı. Baroya üst katta istediğimiz oda tahsis edildi. Baronun gücünü, birlikte hareket ederek her konuda hissettirdik. Adıyaman’da ilk kez, izin alarak cüppeli pankartlı yürüyüş baromuz tarafından yapıldı.

1969 yılında 15 meslektaşla, büyük zorluklar içinde kurulan baromuzun levhasına kayıtlı üye sayısının ulaştığı rakam gurur kaynağımızdır. Hukuk herkese lazımdır, herkesin de savunucuya ihtiyacı vardır.